
CEZANIN AMACI NEDİR?
İnsanlar yapıları gereği istediklerini yapmaya ve kurallara uymamaya eğimlidirler. Bu durum kimi insanlarda kendini gösterirken kimi insanlar ise bu duygularını bastırabilmektedirler. Ancak bu duygu her insanda az veya çok mevcuttur. Bu durumdan dolayı geçmişte toplumlarda kaos ortamları ortaya çıkmıştır.
Zamanında birçok düşünürün toplumun nasıl olması gerektiği sorusuna yanıt aramasının sebebi budur. Yine toplum sözleşmelerinin temelinde de bu yatmaktadır. Çünkü bir toplumda insanlar belli kurallar ile kısıtlanmadıkları zaman toplumda bir kaos hali ortaya çıkacaktır. Bu durum geçmişte gerçekleşen olaylar ile kanıtlanmıştır. İnsanlar kısıtlanmadığı ve sınırsız özgürlüğe sahip oldukları zaman kargaşa kaçınılmazdır. Bu kargaşanın önlemesi için ilk başlarda ahlak ve örf adet kuralları kullanılmışsa da iyi derecede yeterli olmamıştır. Bunun sebebi toplumlarda bulunan örf, adet ve ahlak kuralları sadece öneri ve yapılması gerekeni göstermekte, herhangi bir yaptırımları bulunmamaktadır. Bunun sonucunda ise insanların davranışlarını düzenleyen ve davranışlarının sonuçlarını belli başlı yaptırımlara tabi tutan hukuk ortaya çıkmıştır.
Biz burada insanların davranışlarının cezai yaptırım getiren ve bu konuyu düzenleyen ceza hukukunu inceleyeceğiz.
Ceza hukuku failin kişiliğine göre değişebilen cezai sonuçlarla (müeyyidelerle) yasaklanan hukuka aykırı fiilleri (suçları) öngören hukuk normlarının bütünü olarak tanımlamak mümkündür.[1] Böylelikle toplumda hukuk tarafından kurulan düzene aykırı olarak hareket eden ve topluma zarar verecek kişiler bulunacak ve yaptıkları eylemlerin sonuçlarına katlanacaklardır. Böylelikle toplumda belirli bir düzen sağlanacaktır. Ancak bu düzenin sağlanabilmesi için cezai yaptırımların çok dikkatlice düzenlenmesi gerekmektedir. Bunun anlamı müeyyidelerin düzenlenirken orantılılık ilkesi çerçevesinde olması gerektiğidir. Yani basit bir suç eylemi için müebbet hapis cezası verilmemesi gerekmektedir. Bu durum dikkate alınmaz ve iyi düzenlenmezse toplumda kargaşaya yol açar. Her iki şekilde de ortaya çıkabilir cezaların hafif olması veya ağır olması oluşacak durumda bir fark yaratmayacaktır.
Orantılılık kavramı önemli bir kavramdır. Çünkü bu ilke, davranış sonucunda verilecek cezanın kişi ve toplum üzerindeki etkisini belirleyecektir.
Bir suç işlendiği zaman cezai yaptırım belirlenirken gerçekleşen olay özelinde değerlendirme yapılması gerekmektedir. Böylelikle sistemin düzgünce işlemesi sağlanmaktadır. Ayrıca bu durum adaletin sağlanması için de gereklidir. Bir örnekle açıklamak gerekirse her hırsızlık fiilimi işleyen kişi için aynı ceza verilmemektedir. Hırsızlık suçunun yapılma biçimi, zamanı, amaç vakit bile ceza verilirken değerlendirilmesi gereken unsurlardır. Böylelikle orantılılık ilkesinin ceza hukukunun düzgünce işletilmesi için önemli kavramlardan birisi olduğu anlaşılmaktadır.
Ceza hukukunda bulunan yaptırımların sahip olması gereken en önemli özelliklerinden birisi de caydırıcı olmalarıdır. Bu kavram kişinin eylemleri sonucunda maruz kalacağı tepki ve ona verilecek ceza ile doğrudan ilgilidir.
Uygulanacak yaptırımın caydırıcı olup olmaması bir toplumda o suçun işlenme oranıyla doğrudan ilişkilidir. Böylelikle kanunda düzenlenen yaptırımın caydırıcı olup olmadığı anlaşılmaktadır. Konuya devam etmeden önce kavram üzerinde biraz daha durulması gerekmektedir. Caydırıcı kelime anlamı olarak Türk Dil Kurumu tarafından yapılan tanıma göre ” kararından, sözünden döndürücü (kimse veya şey) ” anlamına gelmektedir.
Ceza hukukunda, insanların Türk Ceza Kanunu’na göre suç sayılan bir eylemi yapmaya karar verdikleri zaman eylemleri sonucunda alacakları cezayı düşünüp eylemlerinden vazgeçiyorlarsa belirlenen cezanın caydırıcılık etkenini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Ancak bu duruma ek olarak sadece kanunda belirlenen cezaların insanlar üzerinde etkisi olması beklenemez. Bu kanunların uygulamada da doğru bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu durumda bir kişi yaptığı eylemden ötürü yargılamanın sonucunda aldığı cezanın düzgün biçimde uygulanması gerekmektedir. Kişinin işlediği suç ile orantılı derecede ceza alması, ceza infaz kurumuna girdiyse verilen süre kadar cezasını çekmesi benzeri olaylar cezaların caydırıcılığını azaltacaktır.
Cezaların caydırıcılığını daha iyi anlamak için yüzyıllardır gelen bir tartışma değerlendirilecektir. Bu tartışma ceza hukukunda idam cezasının var olup olmaması gerektiğidir. İdam cezası yüzyıllardır dünya üzerinde uygulanan bir cezalandırma yöntemidir. Nereden bakılırsa bakılsın insanlık tarihi kadar eskidir. Bu durumda insanlar üzerinde yeteri kadar caydırıcı etkisi var mıdır? Yoksa düzgün bir biçimde uygulanan diğer cezalandırma metotları mı daha etkilidir? Bu konuda her iki tarafında destekçileri bulunmaktadır. Ancak yüzyıllardır uygulanan bir cezanın sonucunda toplumlardaki suç oranında bir azalmanın meydana geldiği görülmemektedir. Hatta şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde belli başlı eyaletlerinde idam cezası olmasına rağmen bir azalma görülmemektedir. Bizim görüşümüze göre ise idam cezası bir anda olup biten bir ceza olduğundan ötürü kişinin üzerinde caydırıcı etkisinin az olduğu kanısındayız. Ancak kanunlarca çerçevesi iyi çizilmiş hapis cezaları, para cezaları gibi cezaların insanın hayatının geri kalanında zorlayacağı ve üzerinde bir etki bırakacağından ötürü daha caydırıcı olduğuna inanıyoruz.
Ceza hukukunda caydırıcılık önemli bir unsurdur. Bunun sebebi toplumda düzenin sağlanmasında önemli bir rol oynamasıdır. Eğer cezai yaptırımların caydırıcı etkisi bulunmazsa toplumda bozulmalar ve kaos meydana gelecektir. Bu sebep ile cezai yaptırımların dikkat ve özen ile düzenlenmesi gerekmekte ve uygulanırken de doğru bir biçimde uygulanmalıdır. Bu şekilde toplum düzeni korunacak ve ceza hukukunun önemi ve etkisi sürdürülebilecektir.